29 Ekim 2019 Salı
Yaşamak
Hani beklentisiz buluşmalardaki gibi
Önünde yakamozların oynaştığı,
Herkesin gittiği bir kafede
Göremeyeceğin kadar masum
Algılayamayacağın kadar cani
Bir el yüreğine dokunur
İçinde dev dalgalar oluşur
Sığamazsın dünyaya ahirete
Öyle işte yaşamak...
Örneğin Pera’nın dar sokaklarında
Ansızın rastladığın taş plaktan çıkan
Kadife nameler değerya kulağına
Dolduramazsınya içine
Hep daha fazla daha fazla istersinya
Öyle bir şey işte...
Ya da planlamadığın bir konsere
Tesadüfen girmişsindir
Ve adam akıllı yorgunsundur
Ama en muhteşem zamandasındır
Sanatçı ilk kez o konserde söylemiştir
Herkesin diline dolanacak o şarkıyı
Sen o şarkıyı ilk dinleyenlerdensin işte
Yarım yamalak değil tamı tamına
O anda yaşamak...
Bazen zemin futbol oynamaya müsaittir
Direkler arası mesafe yedi on beş.
En olağan üstü golü izlersin
Seyirciler ne yapacaklarını şaşırır
Kimi nasıl bağırdığını bilmeden bağırır
Kimi vücuduna hakim olamaz zıplar
Kimi şehadet getirir
Ölüm anını yaşıyor gibi...
Bir de temmuz ortasında ikindi vaktinde
Toprağın sıcaklığından tabanların yanar
Hasat sasısı bedenini sarar
Alnından alev teri boşanır
Sırf “çalış” denildiği için çalışmışsındır
Sonra bir testi su gelir.
İçersin işte
Hayat bulursun, her damlada yaşarsın...
Sonra bir yolculuktasındır misal
Gecenin geç saatleri
Yolun nereye çıkacağını bilmiyorsun
Gidiyorsun, gidiyorsun daha öteye
Belki dilinde ezberlenmiş bir türkü
Ve yanında birkaç dal sigara
Herhangi bir geçitten sonra
Karşındadır dünyanın en güzel manzarası
Ve dudaklarında şeker şerbet tadı
Yaşıyorsun...
Hani yan koltuktaki destansı güzellikle
Saatler geçmiş tek kelime edememişsinya
Şimdi sadece sliüeti var aklında.
Ama bir tren kompartımanında
Güzelliğin aydınlığına karşı
Demir tekerleklerden gelen seslerle
Gece karanlık mı karanlık.
O siluet hiç kaybolmayacak,
Yaşayacaksın...
Yada camide orta saftaki adamın
Huşu içinde Rabbiyle buluşması,
Arada perde yok karşı karşıyalar.
Gitmek ve kalmak arasında ince çizgide
İzlemeyi ve biriktirmeyi tercih etmek.
Yaşamak biriktirerek yaşamak...
Belki bir terapi seansında
İşe yarmaz öğütlerle boğulmuşsundur
“Gözlerini kapat.
Serçe parmağınla baş parmağını birleştir.
Parmaklarını iyice sık.
En sevdiğin anı yeniden yaşadığını hisset.”
Kapattım gözlerimi
Saçların uçuşuyor rüzgarda
Gülümseyişin güneşi kıskandırmakta...
Parmaklarımda tırnak izleri
Açmak istemiyorum gözlerimi...
Kelebek kanatlarındaki muhteşem nakışlar
Veya kaplumbağanın uzun yaşayışı
Çileğin kalbe iyi gelmesi
Senin onları çok sevdiğinden mi?
Yaşamak...
Vallahi meraktan...
Hamza Kaya
1 Ekim 2019-Taksim
Ben hiç umudumu kaybetmedim
Olur dedim.
Bilmiyorlar dedim.
Hissetmiyorlar dedim.
Yanlış anlıyorlar dedim.
Yaşıyorsam,
Yaradanıma sığınıyorsam,
O hep yeniden yaratır dedim.
Hüzün gelip konduğunda kapıma
“Kederlenme” dedim.
“Bu bahçe çok bahar gördü
Çocuk neşesi dört bucağı sardı” dedim.
“Fırtınalar elbet dinecek” dedim.
“Anlatılanlar gerçek değil,
İnsan hep aynı kalamaz
İyi, kötü, toprak ve su hep içiçedir” dedim.
Ben hiç umudumu kaybetmedim.
Her geceyi Kadir bildim,
Her geleni Hızır.
Nemalanmadım talancıklıktan,
Örneğin paraya önem vermedim.
Yıpratmadım hasetle gençliğimi,
Kimsenin malında, teninde gözüm olmadı.
Bana verilen akla, kalbe sadık kaldım.
Ve yüzünde tebessümle gelene, tebessüm
Gülle gelene, vazo,
Balatayla gelene, su verdim.
Zira sevmelerim, sevinçlerim O’nadır hep.
Ben hiç umudumu kaybetmedim.
Kızgınlığım da oldu benim
Kavgalarım da kendi kendimle.
Çokca gitmelerim de oldu benim
Dönüp gelmelerim de.
Yıldızlar döküldü saçlarımdan misal,
Gök tarlalarına dualar ektim.
Aşık da oldum örneğin
Terkedildim de
Ama ben umudumu hiç kaybetmedim.
Tutsak kaldığım da oldu benim
Mahkeme duvarlarının sessizliği,
Mahpus parmaklıklarının çaresizliği
Ve kırmızı şeritli Hâkim cübbesi
Korkutmadı beni ürkütmedi de
Sen suçlusun dediler.
Ben gülümsedim.
Zira biliyorum,
Boğazımdan geçen bileğimin hakkıdır.
Onlar ne derse desin
Sürüp gidiyor zaman.
Dökülüyor tel tel dostluklar
Ve ben umudumu hiç kaybetmedim
Hamza KAYA
11 Ekim 2019-Isparakule
Bilmiyorlar dedim.
Hissetmiyorlar dedim.
Yanlış anlıyorlar dedim.
Yaşıyorsam,
Yaradanıma sığınıyorsam,
O hep yeniden yaratır dedim.
Hüzün gelip konduğunda kapıma
“Kederlenme” dedim.
“Bu bahçe çok bahar gördü
Çocuk neşesi dört bucağı sardı” dedim.
“Fırtınalar elbet dinecek” dedim.
“Anlatılanlar gerçek değil,
İnsan hep aynı kalamaz
İyi, kötü, toprak ve su hep içiçedir” dedim.
Ben hiç umudumu kaybetmedim.
Her geceyi Kadir bildim,
Her geleni Hızır.
Nemalanmadım talancıklıktan,
Örneğin paraya önem vermedim.
Yıpratmadım hasetle gençliğimi,
Kimsenin malında, teninde gözüm olmadı.
Bana verilen akla, kalbe sadık kaldım.
Ve yüzünde tebessümle gelene, tebessüm
Gülle gelene, vazo,
Balatayla gelene, su verdim.
Zira sevmelerim, sevinçlerim O’nadır hep.
Ben hiç umudumu kaybetmedim.
Kızgınlığım da oldu benim
Kavgalarım da kendi kendimle.
Çokca gitmelerim de oldu benim
Dönüp gelmelerim de.
Yıldızlar döküldü saçlarımdan misal,
Gök tarlalarına dualar ektim.
Aşık da oldum örneğin
Terkedildim de
Ama ben umudumu hiç kaybetmedim.
Tutsak kaldığım da oldu benim
Mahkeme duvarlarının sessizliği,
Mahpus parmaklıklarının çaresizliği
Ve kırmızı şeritli Hâkim cübbesi
Korkutmadı beni ürkütmedi de
Sen suçlusun dediler.
Ben gülümsedim.
Zira biliyorum,
Boğazımdan geçen bileğimin hakkıdır.
Onlar ne derse desin
Sürüp gidiyor zaman.
Dökülüyor tel tel dostluklar
Ve ben umudumu hiç kaybetmedim
Hamza KAYA
11 Ekim 2019-Isparakule
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yaşamak
Hani beklentisiz buluşmalardaki gibi Önünde yakamozların oynaştığı, Herkesin gittiği bir kafede Göremeyeceğin kadar masum Algılayamayac...
-
Hani beklentisiz buluşmalardaki gibi Önünde yakamozların oynaştığı, Herkesin gittiği bir kafede Göremeyeceğin kadar masum Algılayamayac...
-
Gelirsen senin için çarpan kalbi bulabilir misin? Bitti artık o günler, Dindi şefkatli rüzgarların esmesi. Dalgalanan o taçlar yok şim...