20 Kasım 2017 Pazartesi

Saat Kulesi

Saat öğleden sonra beş buçuk
Aylardan Eylül
Yer Dolmabahçe
Karşımda Üsküdar.
Arada koca bir boğaz var
Üstünde gemiler, motorlar, yatlar.
Sirenler martı çığlıklarına karışık.
Beride masa başında oturuyor insanlar
Çaylar kahveler içiyorlar
Her yudumda yeni kahkahalar.
Önümde bir bardak şekerli çay
Ve kalbimde Üsküdar'daki yar.

Saat altı

Kuleden altı kez çan sesi geldi.
Dilime bir türkü takıldı:
"Deniz üstü köpürür
Kayığa da binsem götürür
Benim de şu cihana gelişim
Bir güzel sevdasıdır..."

Saat altı buçuk

Martılar hala uçuyor.
Menekşeleri görüyorum saksılarda
Hala çiçek açıyorlar.
Güneşin kızıllığı camlara düştü Üsküdar'da.
Arap çocuk şen şakrak,
Paralı dürbünden bakıyor.
Bardağımdaki çay masaya dökülüyor.
Garsonu çağrıyorum
Masayı temizliyor
Tost söylüyorum.
Bekliyorum.
Hayretlik makamında Hayranilik konuşuyoruz.
Yıldırım'ın atlarının yüzdüğü sular,
Bu sular mıydı?
Niğbolu'dan mı geliyor bu sefer?
Mahmud terketmedi makamını bilesin.

Saat yediyi vuruyor

Kuleden yedi kez çan sesi
Peçetelerde ruj izleri
Yeşil etekli kadın dalgalardan çekiniyor.
Parmağımda mavi taşlı bir yüzük.
Bereketli anlar dökülüyor sulardan
İçsem içsem kanmasam
Yer Dolmabahçe
Karşımda Üsküdar
Aklımda Üsküdar'daki yar.
Yar ki kızıl güneşimdir camlarda süzülen.
Yar ki şebeke şebeke içimde dolaşan.
Yar ki mevsim mevsim yeniden yeşeren.

Saat yedi buçuk

Bezm-i Alemde Akşam ezanı semaya ulaştı.
Çınar yaprakları dinlenmeye çekildi.
Telaşlı koşuşturmalar insanlarda.
Ben şekerli kahve söyledim
Ve bir bardak su.
Yorgun garsonlar yüzünde istemsiz gülümseme
"Beyfendi kahveniz..."

Saat sekizi vurmakta don din don din...


Eylül 2017

Hamza Kaya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaşamak

Hani beklentisiz buluşmalardaki gibi Önünde yakamozların oynaştığı, Herkesin gittiği bir kafede Göremeyeceğin kadar masum Algılayamayac...