21 Şubat 2017 Salı

Hürriyet Şiiri


Mevsim normallerinin bekçilik ettiği  kışın ardından;

Beyaz bir kağıda portreler betimsiz çiziliyor.
Yediği yumruklarla beyinler soluksuz zonkluyor.
Sükun kaleleri apansız yıkılıyor.
Nirengi saatler acımasız çalıyor,
Akrepler hayalleri izsiz kovalıyor,
Yelkovanlar katil kılıçlarla bezendi.
Zerhoşlar çukurlara hafiyesiz doldu.
Yalanlar bulvarlarında dört döndü,
Yüksek kaldırımda koca başlar ezildi.
Türkü söylüyorum dehlizlerimden:
"Ay doğar aşar gider,
Gün doğar hoşa gider,
Gel yarim uzaklardan
Şu ömrüm boşa gider.

Dumanım yele gider,

Göz yaşım sele gider,
Nazlı yarim gelmezse
Gençliğim ele gider."

Beride hür bir adam meydan okuyor yeryüzüne:

"Yürüyeceğim, tarih gelecek peşimden..."

Birin içinde ikiler üçler dörtler,

Soluk soluğa kaldı devrimler.
Sus mu konuş mu?
Bu yoldan medeniyet mi çıkar deniyet mi?
Beygire yüklenemez aygırın yükü.
Aldırma, patlayan mermiler kalpleri deldi.
Ağaçlı yamaçtan göğe yükseliyor tahtalı terazi.
Alın yazım bir Kızıl Gonca'ya düştü:
Genç adam cüceleştiriyor devleri,
Bakımlı bir kadın geçiyor oradan,
Duru kız çocuğunu tutuyor elinden
Işıl ışıl ve berrak berrak gözleri,
Gerilmiş zamanın akıl almaz sarkaçlarından.
Olsun varsın ben yine umutluyum,
Bak gülümsüyor ilkbahar buğulu camın ardından.

Hür adamın dediği gibi diyorum ki:

Yürüyorum, tarih gelecek ardımdan...

                        16 Şubat 2017

                           Hamza Kaya

Yaşamak

Hani beklentisiz buluşmalardaki gibi Önünde yakamozların oynaştığı, Herkesin gittiği bir kafede Göremeyeceğin kadar masum Algılayamayac...